Memleketimde sonbahar...

Sabahleyin dışarı çıkınca yüzümüzü okşarçasına esen o tatlı rüzgarla güne başlamak...


Okula giderken her sabah annemin "oğlum uyan" demesiyle kalkardım, her defasında da uyku daha güzel gelir ve bugün okul olmasa da biraz daha uyusam diye yorgana sımsıkı sarılırdım. Bazen de bugün çok hastayım okula gitmesem diye bahaneler kurardım.
***

Ama kalktıktan sonra iş başkadır. Yemeğimizi yedikten sonra ki genelde kuymakla kahvaltı yapardık. Okul yoluna düşerdik. Yolumuz yaklaşık 2-3 km uzunluğundaydı. Bazen koşarak bazen de sallana sallana yürüyerek o yolları aşardık. Birşey var ki unutamadıklarım arasında sonbaharın o tatlı ve yüzümüzü okşarçasına esen o ılık rüzgarı... Yüzümüzü sımsıcak bir okşayışla seven, saçlarımızı havalandıran sonbaharın esen o ılık rüzgarı...
***

Mısırların kesildiği (biz onlara otluk deriz) zamandır bu zaman. Tarlalarda mısır cellerinin kaldığı ve kukulların yapıldığı zamanlar sanki rüzgarla da bir anlaşma yapmışcasına ılık ılık esip kurumalarına yardımcı olurdu. Biz o kukullar arasında oynardık. Bazen 6 bazen daha fazla otluk bağının dik bir şekilde birbirine yaslanmasıyla yapılırdı kukullar. Kızıldereli çadırları gibiydiler. Sonra mısır saplarını yani celleri yakardık etrafı bir koku sarardı, hala ona benzer bir koku duysam o günler gelir aklıma.
***

Mısır saplarından firfilik yapardık 4-5 tane yaptık mı onları rüzgara karşı koyar dönmesini seyrederdik. Firfilikler tamamen doğaldı, mısır saplarından yapılır üzerine iki kare şeklinde kağıdı diken ile iliştirirdik. ortasından da yani döneceği kısıma da Y şeklinde bir çalı batırırdık sonra al sana bir firfilik...
***

Sonbaharda esen o tatlı rüzgar şehirlerdeki gibi duman ve kir kokulu değildir. İnsanın ruhunu okşar, mis gibi kokar, tatlı bir tebessüm bırakır yüzlerimizde.
***

Yapraklar dökülür ağaçların dalları meydana çıkar bu zamanda. Kışa hazırlık olsun diye ormandan (meşeden) Gürgen ağaçlarının altındaki yaprakları süpürürdük. Annem fındık eşkinlerinden çubuk sepeti yapardı. Onlarla yaprakları ahırın bir tarafına taşırdık. Yapraklar içinde yüzer oynardık. Bazen yapraklar içine gömülür bazen de birbirimize yaprakları atardık...
***

Bu zamanda yayladan çayırlar kamyonla gelir. Bizim yaylamız olmadığından bir çayırı satın alırdık. Evimiz yola yakın olmadığından birkaç komsu ırgat gelir hep beraber çayırları taşırlardı. Mis gibi kokan yayla çayırının üzerine çıkar bir aşağı bir yukarı oynardık. Çayırların içlerinden ilginç çiçekler bulurduk, onları toplardık.
***

Bir rüzgar eser kiremitlerin arasından, saçların arasından. Bir uğultu yapar. Bir annenin çocuğuna ninni söylemesi gibi rüzgar ses çıkarır. İşte o seste ne güzeldir uyumak...
***

Memleketimde bir sonbahar yaşamalı...

Not: Bu yazı koprubasi.gen.tr sitesinden alınarak yeniden düzenlenmiştir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çifin çiçeği (Ağu-Avu çiçeği)

Trabzonlu Ses Sanatçıları-3 Süreyya Davulcuoğlu

Trabzonlu Ses Sanatçıları-6 Fahrettin Dilaver