Kayıtlar

Aralık, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

2012 Hayali

2012 Yılının nasıl geçmesini isterdiniz? Benim düşüncem şöyle: Dünyada, Birçok Avrupa ülkesi batmak üzere olur, Türkiye'den yardım istemek zorunda kalırlar. İsrail bizden özür diler, şehid olanların ailelerine tazminat öder. Terör sorunu biter, ülkenin doğusu da batısı da rahatlar. Benzinden alınan özel vergiler azalır benzin 2.5 TL olur. Telefon görüşme ücretlerinden alınan vergiler düşer. Bir takım küme düşer, Biz şampiyon oluruz. TFF Başkanı tutuklanır. Ergenegon davaları devam eder. Yeni Anayasa taslağı kabul edilir. Bütün partiler meclise girer. Euro'dan ayrılıklar başlar, Euro değer kaybeder. Dolar düşer 1.6 TL olur. Mısır ve diğer Afrika ülkelerinde barış sağlanır ve medeniyetle tanışırlar, ülkemizi model alırlar. Birçok Türk Markası Afrika'nın McDonald, BurgerKing, CocaCola'sı olur. Türkçe Olimpiyatları bütün dünya ülkelerinde kutlanır olur.

Bizim Türkler ve Fransa gerçeği

Uzun zamandır gündemden düşmeyen Soykırım meselesi sonunda bir alıcı buldu ve kabul gördü. Ne kadar saçmalık gibi gözükse de ermenileri tebrik etmek gerekiyor. Bu azim ve zafer için sonunda istediklerini başardılar. Bir zamanlar Avrupa'ya göç eden, çalışmak için giden gurbetçilerimizi ilk uçaktan inerken bekleyen Avrupalılar Türkler geliyor diye çok merakla ve istekle bekliyorlardı. Onlardan çok şey bekliyorlardı. Ama gel gör ki ne kadar kültürsüz, ne kadar saf, ne kadar iş bilmez insan varsa hepsi birleşmiş Avrupa yolunu tutmuş. İşçi olmak için gitmiş. Tabi Avrupalılar da şok olmuş, ne bekliyorduk ne bulduk. Bu sözler yalan değil, her birimizin bir akrabası vardır Avrupa'da görün, bakın nasıllar? Türkiye'ye gelmek için son model araba alırlar sonra 1-2 sene onun  parasının ödemek için çalışırlar. Sırf gösteriş için. 'Ben' buyum dedirtmek için. Bunu neden anlatıyorum? Bakın Ermeniler gitmiş Dünyanın dört bir yanına kendi davalarını anlatmışlar, Soykırımı anlat

24 Altın

Bir yazıda okumuştum ve çok ilginç gelmişti bana. Hikaye şu: Bir hükümdar size her gün 24 altın veriyor. İstediğin gibi kullanmakta seni serbest bırakıyor. Ve de diyor ki eğer bu 24 altının bir tanesini her gün bana geri verirsen sana ilerde zorluk çıkarmayan bir gelecek vaat ederim. Hani sigorta primi gibi düşünebiliriz. Emekli olunca rahat bir hayat yaşamak için sanırım hiç kimse bu teklife hayır diyemez. Hem bedavadan 24 altın alıyorsun hem de bir tanesini sana altınları veren senin iyiliğin için geri vermen gerekiyor. Üstelik bu geri verdiğin her gün 1 altın sana gelecekte öyle bir hayat yaşamana fırsat verecek ki hiçbir  zorluk çekmeyeceksin. Böyle bir durumda herkes her gün aldığı altınlardan belki de aç gözlülük etmese yarısını bile verebilir değil mi? Peki bizi yaratan Yüce Allah bize namaz kılın diyor, bizden her gün bir saat ayırarak namaz kılmamızı istiyor, kimin için? Tabi ki kendimiz için. Bizden verdiği 24 altın saatin sadece 1 saatini geri istiyor. İsteseydi bizden

Köprübaşı Eski Tarihi

Köprübaşı'nın tarihine ait elimizde bir belge yoktur. Eski tarih kitaplarından araştırmalarla ve vakıf belgelerini araştırmakla elde edilen bilgilere dayanarak bir Köprübaşı Tarihi adlı yazıyı yazmaya karar verdim. Karahıtayların baskısı nedeniyle, Güneybatı Sibirya’da İrtiş ve Ural nehirleri arasındaki yurtlarından, 11. yüzyılda çıkarılan Kıpçaklar, Volga üzerinden batıya göçtüler. Özi (Dinyeper) Nehrine kadar Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlara hakim oldular. Buralar “Deşt-i Kıpçak” şeklinde kendi isimleriyle anıldı. Bölgede yaşayan Bulgar, Alan, Burtas, Ulah, Mordva ve Hazarlar'ı hakimiyetleri altına aldılar. Rus sınırında yerleşen Karakalpaklarla savaştılar. Ruslarla, uzun yıllar (1061-1220) süren savaşlar yaptılar. Esir aldıkları Rusları, Kırım’daki Bizanslı tacirler vasıtasıyla Akdeniz ülkelerine sattılar. Bilhassa Rus knezleri arasındaki mücadelelerde yardıma çağrılmaları sebebiyle, akınlarını büsbütün arttırdılar. On ikinci yüzyıl boyunca Ruslarla savaştılar. Rusların

Şükür

Dün bir görme engelli ile toplantı yaptık. Yaptığım bir sitenin  erişilebilirliği için görüştük. Hiç üşenmeden ve naz etmeden kalktı, çalıştığı işyerinden bizim yanımıza geldi (biz aldırdık).  Bilgisayarını açtı, internet bağlantısını kontrol etti, sonra da bizim sayfamıza girdi. Bizim belki 1 dakikada yapacağımız işi o 10 dakikada yaptı. Fakat yaptı.  Yılmadı, üşenmedi, karamsarlığa düşmedi yaptı. Ben göremiyorum diye yapmayım demedi. Tıpkı bizim gibi sayfaya girdi, inceledi. Program ona yapacağı işleri söylüyordu. o da yapıyor. Sayfamızı beraber düzenledik. Şimdi süper oldu deyinceye kadar uğraştık. Sonra kırık camlı bilgisayarını topladı, sanırım birisi ona ekranı kırılmış diye hediye etmiş. nasıl olsa görmüyor ya... Gideceği yere bir arkadaşımız bıraktı onu. Teşekkür ederiz Adem bey... Dönüp de kendimize bakıyorum. Herşeyimiz var, görüyoruz, işitiyoruz, yürüyoruz, konuşabiliyoruz,,, Her bir uvzumuz yerli yerinde ve çalışır biçimde. Ne kadar şükretsek azdır. Bir de dönüp ona