Trabzonlu Ses Sanatçıları-6 Fahrettin Dilaver



 Fahrettin Dilaver Trabzon’un Sürmene İlçesine Bağlı Aksu ( Aso ) Köyü’nde 27 Nisan 1931 yılında dünyaya gelmiştir.
   
Fahrettin Dilaver o zaman 7 yaşındaydı ve okula gitme vakti gelmişti.Babası Hüseyin Dilaver beş altı köye hitap eden Aksu Köyü İlkokuluna kendisini vermiş.Bir sene buraya devam etmiş.Aynı zamanda kemençe merakı da bu dönemlere rastlıyor.İlk kemençesini kendisine tahtadan idareten yapmış.Fakat eniştesi kendisine gerçek bir kemençe hediye edince sevinci görmeye değermiş.

Babasının Trabzon Halk Evi’ndeki memuriyetinden dolayı ilkokula ikinci sınıfta Arafil Boyu semtindeki Necati Bey İlkokulu’nda devam etmiş.Ardından İskenderpaşa İlkokulu’nda bir sene okuduktan sonra yeni okulundan mezun oldu.Mezun olduğu sınıf hocası Sahra hanım çok şefkatli yaklaşırmış çocuklara.Okul müdürü Hasan bey namı ile sert mizaçlı babacan bir beyefendi imiş.Bir gün babasını çağırmış ve “ Dilaver bu çocuğu okut ” demiş.Fahrettin Dilaver’in hayali askeri okula gidip subay olmakmış fakat o günün şartlarından dolayı bir sanat öğrenmesi önerilmiş ve terziliğe başlamış.Tatil genelde köyde geçermiş ve orada daha çok çalışma vakti bulurmuş.Annesinin Seher isminde kardeşliği varmış.Sesi çok güzelmiş.Bir gün kemençe ile bir şeyler yapmaya çalışırken kendisine ileride lazım olur diye iki türkü öğretmiş.” Çayelinden öteye gidelim yalı yalı,sırtındaki sepetin ben olayım hamalı ve Almaz mıyım İsmail’i gelin kandırdı beni,marangozdan aşağı aldı kaptılar beni.”( Seneler çabuk geçti ve Fahrettin Dilaver bu iki parçayı plakta okudu ).

Kemençe hevesi gün be gün geçtikçe ilerlemiş.Babası her zaman karşı çıkarmış öğrenmesini istememiş.En büyük desteği amcasından alırmış  ve öğrenmeye bir yerlere gelmeye kararlıymış.Halk evlerinin o zaman en hareketli günleriymiş.Trabzon Halk Evi’nin güçlü bir halk müziği korusu varmış.Trabzon kolunu meşhur Atıf Kaptan yönetirmiş.Bir gün kemençe çalarken Atıf Kaptan birden odaya girmiş.Onu karşısında görünce birden heyecanlanmış.Atıf Kaptan’da bunun farkına varmış ve kendisine “ babana söyleyeceğim sana destek olsun “ demiş.Hıdrellez bayramları Trabzon’da güzel kutlanırmış.Bir kutlama gününde Atıf Kaptan babasının kemençesini Fahrettin’e vermiş.Her tarafı titriyordu.Tabi küçük yaşı itibari ile herkes kendisini alkışlıyordu.Fakat o hayallere dalmıştı ve neden sonra “ Ey yaylalar yaylalar çimen bağladınız mı,gideyken gurbete kızlar ağladınız mı “ eserini kan ter içinde kalarak okuyup seyirci karşısındaki ilk deneyimini yaşamıştı.

Evet kemençe merakı ve hevesi daha da artmıştı ve babası Hüseyin Dilaver’in peşinde kapabildiğini kapıyormuş.Babası bir şey gösterdiği zaman onun yanında sanki elleri tutuluyordu.

Bir turne akabinde Hüsetin Dilaver işini Karabük’e nakletmişti ve usta başı kadrosu ile demirçelikte vazifeli idi.Fahrettin’de oraya gitti.Bu arada kemençeyi iyice ilerletmiş idi.Fabrikanın Şemsi Yastıman yönetiminde ve Hüseyin Dilaver’in katıldığı bayan halk müziği topluluğu vardı.Fahrettin Dilaver’de aralarında bir şeyler yapmaya çalışıyordu.

Sene 1946.Hüseyin Dilaver Trabzon’un kurtuluş gecesi vesilesi ile Ankara’ya davet edilmiş. Fahrettin ile beraber gitmişlerdi bu davete.Bu meyanda ilk defa radyoya gitmişti.O  dönemlerde halk müziğine çok büyük katkıları olan büyük usta rahmetli Muzaffer Sarısözen yurttan sesler şefi idi.Hüseyin Dilaver ile eskiye dayanan dostlukları vardı ve o yüzden ziyaret esnasında kendilerine çok yakınlık göstermiş idi.Bu arada Fahrettin’e yaşı küçük olduğu için ayrı bir değer veriliyordu.Koronun konser provası sırasında Muzaffer Sarısözen “ Fahrettin senin bildiğin bir türkü yok mu ? “ diye sorduğunda “ var “ diye cevap verip “ Ayna ayna ellere “ isimli türküyü okur ve koro onu alkışlar.Bu eser sonra dan TRT arşivine geçer.

Fahrettin Dilaver’in askerlik hayatı 28.Tümen 230.Piyade Alayı Havan Bölüğü’nde Ankara’da geçer.Askerliğini subay terzisi olarak ve gazinoda program yaparak tamamlar.

O zaman Fahrettin Dilaver Adapazarı’nda ikamet eder. İlk evliliğinden 5 çocuğu olur.Hayata atılır kalfalık yılları derken terzi dükkanı açar ve kendine terzi olarak iyi bir isim yapar.Bu meyanda  Adapazarı’nda mahalli çalışmalara devam eder.Rahmetli Adnan Menderes zamanında çok meşhur Tonya horon ekibi vardı.Bu ekip dağıldıktan sonra bu ekipten 3 arkadaş Fahrettin Dilaver’in ekibine katılır.1962 senesinde İstanbul Açık Hava Tiyatrosu’nda bir bankanın düzenlediği milletler arası festivalde ekip birincisi olarak Adapazarı’na döner.Fahrettin Dilaver’in önü açılmıştı.O sene İzmir Fuarı’nda programa davet edilir.Kürt Beşir namı ile baba bir insanın mekanında bu davetler 3 sene sürer.Son sene Eğe Komutanlığı’nın Kadife Kale’deki balosuna iştirak eder ve çok beğenilir.O arada kaldığı otelde bir bey kartını bırakır kendisine ve aramasını ister.O bey İstanbul’dan Aras Plak’ın sahibidir.Kendisi ile anlaşır ve 3 plak yapılması kararlaştırılır.İlk plak yapımında unutamadığı bir anısı olur.Stüdyoya şirket sahibi ile girer ve bir türlü istediği neticeyi alamaz ve morali bozulur.O ara klarnet üstadı Mustafa Kandıralı gelir stüdyoya.Kucaklaşırlar durumu anlatır.Mustafa Kandıralı’nın verdiği moralle plak bir saatte doldurulur.

Bundan sonra plaklarını sırası ile EDiFON,TÜRKÜFON,ADA PLAK,HARİKA PLAK ve en son TÜRKÜOLA plak şirketleri ile yapar.

Bu süreç zarfında günler geçip gidiyor ve müzik hayatı amatörlükten profesyonelliğe doğru yol alıyordu.Ciddi teklifler alıyordu.Kendisini ve kemençesini geliştirmede,yeni eserler yapma konusunda Karadeniz Müziği konusunda araştırma yapma gereği duyuyordu.Geçmişteki hocaların yapmadığı eserleri dinleyip kendini daha çok eleştiriyordu.En çok etkilendiği ustaların arasında babası Hüseyin Dilaver,Piçoğlu Osman,Rizelİ Sadık,Aynacı Turgaya ve Bahattin Çamurali vardı.Bu üstadlar Karadeniz yöresinin başlıca en dışa açık önemli üstadlarıdır.Birde Karadeniz yöresinin türkücü ustaları.Bunlar ozan şeklinde atma türkülerde çok güçlü idiler.Bunlardan en ünlüleri Hacgalı Hüseyin ve lakabı ile Kara Hasan.Her zaman bu üstadlardan ilham almıştır.Zamanın üstadlarından Yusuf Cemal Keskin’i beğenirdi.

Adapazarı ile İstanbul arası hayatı devam ederken bir hemşerisinin düğününde hayatının ikinci evliliğini yapacağı Şehbal hanım ile tanışır.Bu evliliğinden 2 çocuğu olur.Bayağı hareketli ve maceralı bir dönem sonra ikametini İstanbul’ a alır.İstanbul’da dükkan açar ve müzik çalışmaları hız kazanır.İstanbul’da Karadeniz folklorunu profesyonel olarak devam ettiren Maçkalı Ali Genç ile çalışır.İstanbul Radyosu’na davet edilir.

Bestekar Zeki Duygulu’dan ders aldığı dönem olan 1970’de Fahrettin Dilaver Almanya’ya gider eşi ile ve müzik hayatına orada devam eder.1978-1982 arası TÜRKÜOLA ile 3 kaset çalışması olur.

Fahretin Dilaver hayatının sonuna kadar Almanya’da yaşamını devam ettirir ve 2004 senesinde vefat eder.Cenazesi ölümünden sonra doğduğu ve çocukluk yıllarının geçtiği Aksu Köyü’ne defnedilir.

Birkaç seslendirdiği parça

Zigana


Trabzonuma Selam


Alim



Güzel Yaylalar Vardır


Gemime Çektim Yelkeni






Kaynak: +AclanSezerGenç, youtube

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çifin çiçeği (Ağu-Avu çiçeği)

Trabzonlu Ses Sanatçıları-3 Süreyya Davulcuoğlu