Kayıtlar

İlla Üniversite okmak şart değil.

Gençler bu sözüm size: Türkiye'de 2023 yılında resmi 206 üniversite var. Yaklaşık 13bin Lise var. 2023 yılında yaklaşık 3.5 milyon kişi üniversiteli olamk için sınava girdi. 2023 yılında yaklaşık 1.25 milyon kişi liseden mezun olup üniversiteye girmeye hak kazandı. Her liseyi bitiren bir üniversiteye gitmek istiyor. Hakkı, gitmeli. Fakat durum öyle göründüğü gibi değil, iyi bir üniversiteye girmek için ilk 50bine girmek lazım. Eğer bu sıraya giremeyecekseniz boşuna okumakla veya üniversiteye hazırlanmakla zaman kaybetmeyin. Üniversite okumak birşey değil, verirsiniz parayı özelden istediğiniz bölümü okursunuz. Eğer amaç üniversite okumaksa.  Bir kamu kurumunda bu yaz (2023 yazı) 22 tane stajiyerimiz oldu. Hepsi de mühendis, Bilgisayar, Yazılım vb bölümleri bitirmiş arkadaşlar. Çoğu özel üniversite mezunu ya da mezun adayı. İçlerinden sadece 2-3 tanesi bölümü hakkında bilgi sahibiydi. Geri kalanları nasıl okumuş ve okulu bitirmiş anlamış değilim. Çok şükür 20-25 günlük bizim eğitim

Orucu incitme!

 Yeni bir Ramazan'ı daha iidrak ediyoruz. Bu kısa günlerde oruç tutmak daha kolay olur diye düşünüyordum. Ta ki insanların tepkilerini görünceye kadar. Biz yazın en sıcak günlerinde de oruç tuttuk çok şükür. Şimdi mart-nisan aylarına geldi yani gecelerin gündüzlere müsavi olduğu zamanlardayız. Hava da öyle sıcak da değil. Buna rağmen şükürsüz insanları görünce üzülüyorum.  Sevdiğiniz bir yönetici size dese ki "Sana bir görev vereceğim, bunu yapmak biraz güçtür ama karşılığında sana çok güzel mükafatlar vereceğim". Sanırım kimse bu teklife hayır demez. Ve de verilen işi sitemsiz, eksiksiz yapmak için gayret gösterir. Eğer işi kötü yapsa sevdiği yöneticisine karşı mahcup olacak, bunu da istemez. Verilen görevi yöneticiyi sevdiği için canla başla kusursuz yapmaya çalışır. Mükafatı onun ikramı olduğu için daha bir gayret gösterir.  Durum böyleyken bir Hadisi-i Şerifte Peygamber Efendimiz (SAV),  “ Âdemoğlunun her iyiliğine on mislinden yedi yüz misline kadar karşılık verili

Toplumsal çöküşün başındayız

Son yıllarda yakın ve uzak çevremde gözlemlediğim duruma göre yakın bir zamanda toplumsal olarak biraz sorun yaşayacağız gibi duruyor. Birkaç nedeni sizinle paylaşmak istiyorum.  Öncelikle bütün işlerimizi maddiyata bağladık. Ne kadar çok kazanırsak o kadar mutlu olacağız kanısındayız. İş yerlerinde maaşlar çok konuşulur oldu. Herşeyi paranın çözeceğine inanır olduk. Ama bir sağlık sorunuyla baş başa kalınca artık paranın da bir işe yaramadığını maalesef çok acı bir şekilde anlıyoruz.  Tatminsizlik diğer bir sorun. yediğimiz önümüzde yemediğimiz arkamızda misali her türlü imkanımız var. Fakat bunlar bizi tatmin etmiyor. Telefonumuz daha yeniyken yeni çokan bir model telefonu alırız. Elbiselerimiz bir sürü varken yeni elbiseler alırız. Artık gardroplarımızda yer kalmamıştır. Başına buyrukluk. Herşeyi yapabiliriz çılgınlığı başgösterdi. Büyüklere sevgi saygı azaldı. Param var herşeyi yapabilirim düşüncesi yaygınlaştı. Parayı güç olarak kullanıyoruz. Dış görünüş. Dış görünüşe aşırı özen g

Gönül Dağı üzerine

Kendimi televizyondan soyutlamış bir hayat yaşıyorum. Evimde televizyon izlemek anlamında yoktur, sadece oyun veya film izlemek için var. Ayda bir kez açılır açılmaz. Neden mi? Çok net bir şekilde moralimiz bozulmasın diye. Ahlaksızlıklar evimize girmesin diye. Çok şükür de girmiyor. Haberler içler acısı, filmler derseniz onlar daha içler acısı. Yabancı filmlerde bizimkiler kadar insafsızlık ve  ahlaksızlık yoktur. İzlediğim filmler de genelde yabancıdır. Yerli dizilerde ya aşırı kahramanlık vardır ya da aşırı düzensiz aileler. Daha fazlasını söylemeye dilim varmıyor.  Hal böyleyken bir dizi dikkatimi çekti. Gönül Dağı. Yakın zamanda izlediğim, izlemeyi sevdiğim tek Türk dizisi diyebilirim. Dizide saf anadolu insanı anlatılıyor. Bazen acısı bizim acımız gibi üzülerek bazen de sevinci bizim sevincimiz gibi sevindiğimiz bir dizi. Anlatılan kültür gerçek Anadolu. Katıksız, umarım ilerki bölümlerde değişmez. Olayların seyri ahenkli bir şekilde ilerliyor. her bölümde ayrı bir heyecan ve doğ

Kripto paralar ve dünyanın geleceği

 Son zamanlarda hızla adından söz ettiren sanal paralar gelecek günlerde yeni projelerle vazgeçilmez bir hal alacak. Kolay para kazanma derdinde olan insanlar elindekini buraya yatırıyor. Bir ümitle buraya bağlanıyorlar. Bilmeden ufak bir parayla dünyaları kazanmanın derdine giriyorlar.  Şimdi size küçük bir hikayeyle durumu açıklamak istiyorum. Ben domates üreten bir çiftçiyim. Her sene bir sürü zorluklarla tarlayı ekiyorum, ilaçlıyorum, sürüyorum, mahsülü topluyorum. Sonra tüccara satıyorum. Bir senede belki geçinecek kadar kazanıyorum. Onun da 100bin lira olduğunu düşünelim. Yani yılda 100bin lira masraf ediyorum hadi diyelim üstüne 100bin lira koyuyorum. Bir çiftçi bu kadar kazanır mı bilmem ama devam edelim. Bir sene binbir eziyetle uğraşıyorum ve parayı kazanıyorum.  Yandaki arkadaşım yan gelip yatıyor benden çok kazanıyor. Anlatıyor bana, beni de heveslendiriyor. Sonunda kararımı veriyorum ve diyorum ki bu sene ben de domates ekmeyeceğim tarlama. Paramı kripto paraya yatıracağım

Ben Olsaydım: İmar

 Yıllardır süregelen bir imar sorunumuz var. Vatandaş ev yapmak istiyor ama izin olmadığı için yapamıyor. Sonra kaçak/göçek yapıyor. Nasılsa af çıkar diye ümitle bekleniyor, çıkıyor da! Ben olsaydım çok anlamama rağmen bu işi şöyle çözerdim: Eğer bir yerleşim yerinde imar yoksa ve burada potansiyel varsa daha kaçak yapılaşma başlamadan bir kural koyarım. Plan çizerim. kiminin işine gelecek kiminin işine gelmeyecek. Burada gözetilecek ana konu plana sadık kalmak kimseye ama hiç kimseye taviz vermeden altyapıyı hazırlarım. Yapılır mı yapılmaz mı tartışılır ama çok güzel örneklerini gördüm o yüzden geri kalıyoruz bir sürü gereksiz masraf yapıyoruz. Alt yapıyı getirdikten sonra vatandaşa yapabileceği ölçü ve yükseklikte yetki veririm. Öyle çarpık ve düzensiz yapılaşmaya da izin vermem. Gelişi güzel yapılara da izin vermem. Yapılacak binalar, yollar önceden tasarlayıp uygulamaya geçirirdim.  Böylece hem vatandaş ne yapacağını bilir, hem de biz ekstra masraflarla uğraşmayız. Altyapıyı sonrad

Haydi Boykot edelim ama neyi?

Son günlerin manşet konusu oldu. Sevgili Peygamber Efendimiz (SAV)'e yapılan saygısızlık yüzünden tüm Fransız mallarını boykot edelim çağrısı var. Hani bunu Katar yaptı, Kuveyt yaptı biz neden yapmıyoruz? Sonra hadi biz de yapalım diye emir geldi! Şimdi doğru oturup doğru konuşalım doğru hareket edelim, gazla çalışmayalım derim. Öncelikle bize ve milli, manevi değerlerimize saldıranın kim olduğuna karar verelim. Fransanın başındaki beyinsiz zat mı yoksa bizim ülkemizde gelmiş binlerce kişiye istihdan sağlamış firmalar mı? Bir kişinin hatta beyinsiz bir kişinin yaptığı kabul edilemez iş onunla alakası sadece aynı milletten olması dolayısıyla diğerlerini bağlamaz. Herkesin kendine göre fikri vardır, sorumluluğu vardır.  Gelelim firmaları boykot etmeye: En basit bir örnekle başlayalım. Renault bir fransız malı araç. Bursa'da devasa bir fabrikası var. Burada binlerce kişi çalışıyor. Kendi web sayfasında şöyle yazıyor: "1969 yılında Bursa’da kurulan Oyak Renault Otomobil Fabrik