Kayıtlar

Haziran, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İnekten bahsediliyor ama ağlıyorlar (!)

Her zaman yazmak istediğim bir konu da şudur; Bir arkadaşım bir olayı anlattı bana, bir hatip Kur'an okuyormuş, onu dinleyen birisi de hüngür hüngür ağlıyormuş. Yanına sokulmuş ve sormuş ona neden ağlıyorsun diye. Adam da Kur'an-ı Kerim'den etkilendim o yüzden ağlıyorum demiş. Bunun üzerine; okunan ayetlerde inekten bahsediliyor bunda ağlanılacak bir durum yok ki... Bu olayı anlatan arkadaş anlatıp gülüyor. Böyle olur mu diye.  Aslına bakarsanız bu olay çok doğal, bir tarafta yurdumun saf/temiz insanı, diğer tarafta bir şeyler bildiğini sanan akıllı(!) insanı. Peygamber Efendimiz (SAV) bir Hadis-i Şeriflerinde "Kur'an hüzünle indirilmiştir, ağlayarak okuyunuz" buyurmuştur. O saf insan belki bu hadisten habersizdi ama yüreğinde duyduğu sevgiden ve hürmetten dolayı ağlıyordu. Belki anlamını bilmiyor okunanın ama bu haliyle bile hüzünleniyordu. Diğeri ise aklısıra Hatip Bakara suresini okuduğundan sadece inekten bahsettiğini düşünmüş ve onda ağlanılaca

Karadenizde Kadın olmak

Sabah gün ağarmadan kalkıp önce namazını kılar. Sonra ineklerin yemini verir, altlarını temizler dışarı atar. Sonra çocukların yiyeceğini hazırlar, kuymak, muhlama, çay, mısır ekmeği, buğday ekmeği. Yemek hazırlanınca çocuklarını uyandırır yemek yemeleri için, sonra okula gidecekler. Çocuklar kalkmak istemez, biraz daha uyuyalım havasındadırlar. Anne bir bağırır herkes ayaktadır. Uyku sersemi ne olduğunu anlamazlar. Evin erkeği işi vara o da kalkar erkenden yemeğini yer ve işine gider. Gece geç saatlere kadar gelmez. Eğer işi yoksa  öğlede kalkar gider kahvede birkaç dedikodu eder, kadınlardan, siyasetten, futboldan bahsederler, o da gece geç saatlerde eve geri döner. Evin Kadını için daha gün yeni başlamıştır. Çocuklar okula gitti, şimdi evin düzene girmesi lazım. Evi hızlı bir şekilde düzeltir. Çünkü yapacak çok iş var hangi birine yetişecek. Bulaşıkları yıkar, yatakları dizer, evi süpürür ve sonra ot keseye gider. Çimenlikten ot keser bir yükünü ahırın yanına getirir. Diğerlerin

Fincanlar düşecek mi düşmeyecek mi?

Dün akşam misafirliğe gittiğimiz bir yerde televizyon izleniyordu. Bizim gibi başkaları da gelmişti oraya. Herkes pür-dikkat birşeye bakıyordu. Benim de ilgimi çekti nedir bu diye. Baktım ki bir program var, -adını söylemeyeceğim- fincanları üst üste koyuyorlar, fincanların düşüp düşmeyeceğini merak ediyorlar. PES yani. bu kadar basit, sıradan, bize hiçbir faydası, motivasyonu olmayan bir şey bu kadar insanımızın dikkatini çekiyor ve izlenebiliyor. Dönüp baktım kendime ben de mi sorun var diye. Bu tür programları böyle özel kılan ne? O kadar basit işlerin insanı olmuşuz ki, sinek uçacak mı uçmayacak mı gibi lüzumsuz bir mesele için zaman harcıyoruz. Sonra da bunun saatlerce mütalaasını da yapıyoruz. "Hani o adam vardı ya... o fincanı düşürmedi ve yarışmayı kazandı..." Hani derler ya zenginin malı züğürdün çenesini yorar. Varın gerisini siz düşünün. İyi ki evimde televizyon yok. İyi ki böyle programlardan uzağım.