Kayıtlar

Manevi değerlere saldırı ifade özgürlüğü olamaz!

 Peygamber Efendimiz (s.a.v), Müslümanlar için sadece tarihî bir şahsiyet değil; hayatın her alanında örnek alınması gereken bir rehber, ahlaki bir model ve son peygamberdir. O’nun isminin saygıyla anılması, karikatürize edilmemesi ya da alay konusu yapılmaması, bizler için derin bir imanî hassasiyettir. Basın ve ifade özgürlüğü elbette önemlidir. Ancak özgürlük, başkalarının kutsal değerlerini rencide etme hakkını içermez. Eleştiriyle hakaret, ifade özgürlüğüyle tahrik arasında ciddi farklar vardır.   Le XXX gibi bir yayının Peygamber Efendimiz’i (s.a.v) konu alan bir karikatür yayımlaması asla kabul edilebilir bir durum değildir. Bu tür yaklaşımlar sadece İslam’a değil, inancı olan herkese saygısızlıktır. Hangi dine veya inanca ait olursa olsun, kutsal değerlere yönelik saldırı ya da hiciv, özgürlük değil, toplumsal barışı tehdit eden bilinçsiz bir davranıştır.

Sanat, Sahne ve Toplumsal Sorumluluk Üzerine Net Bir Değerlendirme

 Geçtiğimiz günlerde Harbiye Açık Hava’da gerçekleşen bir konser sırasında sergilenen sahne performansı ve kostüm seçimi, toplum olarak üzerinde ciddi biçimde düşünmemiz gereken bir tabloyu gözler önüne serdi. Elbette her bireyin sanata katkı sunma ve kendini ifade etme özgürlüğü vardır. Binlerce insanın bir araya gelerek bir sanatçıyı izlemek istemesi de doğal ve saygıdeğerdir. Ancak, özellikle gençlerin yoğun katılım gösterdiği bu tür kamusal etkinliklerde, sanatçının sergilediği tutumun toplumun temel değerleriyle uyumlu olması bir zorunluluktur. Sanat, yalnızca dikkat çekmek ya da gündem olmak için değil; değer üretmek, sorumluluk taşımak ve topluma yön vermek için vardır. Sahneye çıkan sanatçının kullandığı dil, kostüm ve tavır; toplumun ortak hassasiyetlerini gözetmeli ve kamuya açık bir alanda olduğunu unutmadan hareket etmelidir. Gerçek farklılık; abartılı dış görünümlerle değil, fikri derinlikle, ahlaki duruşla ve üretim gücüyle ortaya konur. Bu tür sahne gösterilerinin...

İlaçlı gıdalar büyük tehlikenin ayak sesleri

Resim
Son yıllarda, Türkiye’den Rusya, Avrupa ve Afrika gibi ülkelere ihraç edilen sebze ve meyvelerin yüksek oranda zehirli kimyasal kalıntılar veya bakteri içerdiği gerekçesiyle geri gönderildiği haberlere sıkça konu oluyor. Örneğin, kısa bir süre önce Tunus’a gönderilen 2.500 ton patateste bakteri tespit edilmiş ve ürünler Türkiye’ye iade edilmiştir. Yapılan inceleme sonucunda bu patateslerin imha edilmesine karar verilmiştir. Bu tür olaylar, yalnızca ülkemizin tarımsal itibarını değil, aynı zamanda halk sağlığını da tehlikeye atmaktadır. Madalyonun Görünen Yüzü: Aşırı İlaç Kullanımı ve Açgözlülük Başlangıçta, ihracat ürünlerinin geri gönderilmesini siyasi bir sorun olarak değerlendiriyordum. Ancak zamanla, durumun çiftçilerimizin tarımsal üretim süreçlerindeki yanlış uygulamalardan kaynaklandığını fark ettim. Üreticiler, daha temiz görünümlü ve daha bol ürün elde etmek amacıyla kimyasal gübre ve ilaç kullanımını sınırların ötesine taşıyor. Bu, verimliliği artırırken, ürünleri...

İlla Üniversite okmak şart değil.

Gençler bu sözüm size: Türkiye'de 2023 yılında resmi 206 üniversite var. Yaklaşık 13bin Lise var. 2023 yılında yaklaşık 3.5 milyon kişi üniversiteli olamk için sınava girdi. 2023 yılında yaklaşık 1.25 milyon kişi liseden mezun olup üniversiteye girmeye hak kazandı. Her liseyi bitiren bir üniversiteye gitmek istiyor. Hakkı, gitmeli. Fakat durum öyle göründüğü gibi değil, iyi bir üniversiteye girmek için ilk 50bine girmek lazım. Eğer bu sıraya giremeyecekseniz boşuna okumakla veya üniversiteye hazırlanmakla zaman kaybetmeyin. Üniversite okumak birşey değil, verirsiniz parayı özelden istediğiniz bölümü okursunuz. Eğer amaç üniversite okumaksa.  Bir kamu kurumunda bu yaz (2023 yazı) 22 tane stajiyerimiz oldu. Hepsi de mühendis, Bilgisayar, Yazılım vb bölümleri bitirmiş arkadaşlar. Çoğu özel üniversite mezunu ya da mezun adayı. İçlerinden sadece 2-3 tanesi bölümü hakkında bilgi sahibiydi. Geri kalanları nasıl okumuş ve okulu bitirmiş anlamış değilim. Çok şükür 20-25 günlük bizim eğitim ...

Orucu incitme!

 Yeni bir Ramazan'ı daha iidrak ediyoruz. Bu kısa günlerde oruç tutmak daha kolay olur diye düşünüyordum. Ta ki insanların tepkilerini görünceye kadar. Biz yazın en sıcak günlerinde de oruç tuttuk çok şükür. Şimdi mart-nisan aylarına geldi yani gecelerin gündüzlere müsavi olduğu zamanlardayız. Hava da öyle sıcak da değil. Buna rağmen şükürsüz insanları görünce üzülüyorum.  Sevdiğiniz bir yönetici size dese ki "Sana bir görev vereceğim, bunu yapmak biraz güçtür ama karşılığında sana çok güzel mükafatlar vereceğim". Sanırım kimse bu teklife hayır demez. Ve de verilen işi sitemsiz, eksiksiz yapmak için gayret gösterir. Eğer işi kötü yapsa sevdiği yöneticisine karşı mahcup olacak, bunu da istemez. Verilen görevi yöneticiyi sevdiği için canla başla kusursuz yapmaya çalışır. Mükafatı onun ikramı olduğu için daha bir gayret gösterir.  Durum böyleyken bir Hadisi-i Şerifte Peygamber Efendimiz (SAV),  “ Âdemoğlunun her iyiliğine on mislinden yedi yüz misline kadar karşılık v...

Toplumsal çöküşün başındayız

Son yıllarda yakın ve uzak çevremde gözlemlediğim duruma göre yakın bir zamanda toplumsal olarak biraz sorun yaşayacağız gibi duruyor. Birkaç nedeni sizinle paylaşmak istiyorum.  Öncelikle bütün işlerimizi maddiyata bağladık. Ne kadar çok kazanırsak o kadar mutlu olacağız kanısındayız. İş yerlerinde maaşlar çok konuşulur oldu. Herşeyi paranın çözeceğine inanır olduk. Ama bir sağlık sorunuyla baş başa kalınca artık paranın da bir işe yaramadığını maalesef çok acı bir şekilde anlıyoruz.  Tatminsizlik diğer bir sorun. yediğimiz önümüzde yemediğimiz arkamızda misali her türlü imkanımız var. Fakat bunlar bizi tatmin etmiyor. Telefonumuz daha yeniyken yeni çokan bir model telefonu alırız. Elbiselerimiz bir sürü varken yeni elbiseler alırız. Artık gardroplarımızda yer kalmamıştır. Başına buyrukluk. Herşeyi yapabiliriz çılgınlığı başgösterdi. Büyüklere sevgi saygı azaldı. Param var herşeyi yapabilirim düşüncesi yaygınlaştı. Parayı güç olarak kullanıyoruz. Dış görünüş. Dış görünüşe aşı...

Gönül Dağı üzerine

Kendimi televizyondan soyutlamış bir hayat yaşıyorum. Evimde televizyon izlemek anlamında yoktur, sadece oyun veya film izlemek için var. Ayda bir kez açılır açılmaz. Neden mi? Çok net bir şekilde moralimiz bozulmasın diye. Ahlaksızlıklar evimize girmesin diye. Çok şükür de girmiyor. Haberler içler acısı, filmler derseniz onlar daha içler acısı. Yabancı filmlerde bizimkiler kadar insafsızlık ve  ahlaksızlık yoktur. İzlediğim filmler de genelde yabancıdır. Yerli dizilerde ya aşırı kahramanlık vardır ya da aşırı düzensiz aileler. Daha fazlasını söylemeye dilim varmıyor.  Hal böyleyken bir dizi dikkatimi çekti. Gönül Dağı. Yakın zamanda izlediğim, izlemeyi sevdiğim tek Türk dizisi diyebilirim. Dizide saf anadolu insanı anlatılıyor. Bazen acısı bizim acımız gibi üzülerek bazen de sevinci bizim sevincimiz gibi sevindiğimiz bir dizi. Anlatılan kültür gerçek Anadolu. Katıksız, umarım ilerki bölümlerde değişmez. Olayların seyri ahenkli bir şekilde ilerliyor. her bölümde ayrı bir heyec...