Memleketimde sonbahar...
Sabahleyin dışarı çıkınca yüzümüzü okşarçasına esen o tatlı rüzgarla güne başlamak... Okula giderken her sabah annemin "oğlum uyan" demesiyle kalkardım, her defasında da uyku daha güzel gelir ve bugün okul olmasa da biraz daha uyusam diye yorgana sımsıkı sarılırdım. Bazen de bugün çok hastayım okula gitmesem diye bahaneler kurardım. *** Ama kalktıktan sonra iş başkadır. Yemeğimizi yedikten sonra ki genelde kuymakla kahvaltı yapardık. Okul yoluna düşerdik. Yolumuz yaklaşık 2-3 km uzunluğundaydı. Bazen koşarak bazen de sallana sallana yürüyerek o yolları aşardık. Birşey var ki unutamadıklarım arasında sonbaharın o tatlı ve yüzümüzü okşarçasına esen o ılık rüzgarı... Yüzümüzü sımsıcak bir okşayışla seven, saçlarımızı havalandıran sonbaharın esen o ılık rüzgarı... *** Mısırların kesildiği (biz onlara otluk deriz) zamandır bu zaman. Tarlalarda mısır cellerinin kaldığı ve kukulların yapıldığı zamanlar sanki rüzgarla da bir anlaşma yapmışcasına ılık ılık esip kurumalarına y