Köprübaşı Türkçesi

Yöremiz bir Karadeniz yöresi olduğu için kullandığımız şive de bunun bir parçası olmuştur. Kullandığımız dilimiz zengin bir coğrafyanın zengin bir kültürün ifadesidir.
Burada Şive, Ağız kelimelerini kısaca anlatmakta fayda vardır bu farkı bilmemiz gerekiyor. Bazı söyleyişlermiz şive bazıları da ağızdır.
Ağız
Ağız, bir şive içinde oluşan, ses ve söyleyiş değişikliklerine dayanan küçük kollara, bir ülkenin çeşitli bölge, il veya ilçelerinin sözcükleri söyleyiş bakımından birbirinden ayrı olan konuşmalarına verilen ad. Aksan. Örneğin; Ege Ağzı'nda genellikle "biliyorum" sözcüğü yerine "biliyom" kullanılır.

Günlük kullanımda şive ile ağız birbirine karıştırılmaktadır. Oysa ağız, tanımda da görüldüğü gibi, şive içinde ele alınmaktadır. Somut bir örnek vermek gerekirse, Türkiye Türkçesi bir şivenin, Konya ağzı ise, bu Türkçe içinde, bir bölgede görülen söyleyiş farklarının adıdır. Söyleyiş farkları da salt bölgeler ya da kentler arasında görülmez. Köyler arasında bile bu tür ayrılıklara rastlanabilir. Söz konusu olan, biçimsel bir başkalık değil, bir ses değişimidir. Ağız dediğimiz bu söyleyiş farklarının oluşumunda, kişilerin konuşma ve işitme organlarından coğrafî özelliklere, toplumsal yaşayışa dek çeşitli etkenler söz konusudur. Belli ve ortak bir eğitimden geçen kişilerin, konuşmalarındaki bölgesel söyleyiş ayrımlarını düzeltmeseler bile, aynı yazı dilini kullandıkları görülür.

Türk edebiyatında da, genellikle tiyatro, roman ve öyküde, kişileri konuştururken ağıza başvurulmaktadır. Bu, konularını toplumsal olaylardan alan ve belli bir bölgede geçen yapıtlarda yaygın bir biçimsel özelliktir.

Şive
Bir dil veya lehçenin daha az konuşma farkları gösteren ve bölgeden bölgeye veya şehirden şehire değişebilen küçük kollarına denir. Bir dilin kültür düzeylerine göre gösterdiği değişiklik. Şive aksan olarak da adlandırılabilir. Kısaca bir dilin bölgesel söyleniş tarzıdır.

"Gitmek" eyleminin gelecek zaman çekimli örneğinde;

Bizde; kiteçeğum, İç Anadolu; gidecem, Trakya; gitçem. 

Genellikle kullandığımız Türkçe'de bazı harfleri değiştirerek kullanırız. "p","ç","t","k" harflerinin yerine söyleyiş farkı olarak yumuşatıp "b","c","d","g" harflerine dönüştürüp söyleriz. "temel-demel, çok-cok, güneş-küneş" gibi..
Bazı harfleri de yuvarlarız; düz seslinin "ı", yuvarlak sesli "u" olması da kullandığımız bir ağız özelliğidir "geldim-keltum", "yaptım-yaptum" gibi.
Bazı kelimeleri karadeniz şivesi olarak özümsediğimizden öyle kullanırız. Ama şimdilerde biraz daha dilimizin sosyeteleştiğini söyleyebilirim. Bazı kullanımları şekil değiştirmiş. "Gidiyorum-kiteyirum" şeklinde söylenirken, yeni gelen nesillerde dha farklı algılamalar oluşmuş ama yine de öztükrçe bir söyleyiş tarzı değil. Üstelik bizim şivemize veya ağzımıza yakışmayan tamamen ethal kelimelerdir bunlar. "Gidiyorum-gidiyom" gibi. Bu biraz da bizim yeni gelen neslin biraz dışa açılmasından ve biraz da farklılaşmak istemesinden kaynaklaıdığını düşünmekteyim. Hatta öyle ki köyden köye de değişen ağızımız vardır. Bir kelime farklı köylerde farklı söylenebiliyor. "Gideceğim-kiteçeğum, Gideceğim-kitçeğum,Gideceğim-cideceğum" gibi.

Kullandığımız kelimeler için zengin bir coğrafyanın ürünü diye bahsetmiştim. Zira öyle. Çünkü bizden önce bu memlekette Rumlar vardı. Onlardan bize kelimeler, deyimler gelenekler kalmıştır. Her ne kadar kabullenmesek de bilmeden kullandığımız kelimelerin bir çoğunda Rumça kelimeler vardır. "Kirpi-Handoşara, ateş böçeği-cirambola, çilek-hamurcara" gibi. Tek Rumlardan kalma kelimelerimiz tabiki yoktur. Bunun yanında bizim ÖZ-Türkçe kelimelerimiz de mevcuttur. "Hastalık-maraz, evlat-külfet" gibi.

Yöremizde kullandığımız kelimelerden birkaç örnek:
Maraz: Hasta. Ör: Sara Marazı (Sara Hastalığı)

Peşkir: Havlu.
Koliva: Suda pişmiş mısır.
Gaybana: Zavallı.
Ayakkap: Ayakkabı.
İskemli: Oturak, küçük sandalye.
İşkebit: Eşek arısı.
Kufica: Küçük sepet.
Halika: Fındığın ayıklanmış hali.
Huduş: Mısırın ayıklanan yaprakları.
Fuci: Fındığın daldaki hali (ayıklanmamış).
Handoşara: Kirpi
Hamurcara: Çilek,
Kravat: Kabak asmasının sarıldığı özel yapılmış iskelet,
Foliz: Salatalık, Kabak gibi sebzelerin tarlaya dikilen fidelerinin topluluğu.
İğrat-Irgat: İmeçe, yardımlaşma,
Fol: Yuva (Kuş foli).
Çipçok: Çok fazla.

Kullandığımız deyişlerden bazıları ki bunları sözlerimiz arasında sık sık kullanırız, illa ki bir anlam ifade ettiği için kullanılmazlar. Hatta bazı söyleyişler vardır ki kullanan kişilerle özdeşleşmişlerdir. "Demekki Ahmet (evi yanmıştı :) )" gibi.
Eykiti, yavrim, gaybana...

Bu yazdılkarlımızın pek çoğunu hepimiz kullanmaktayız. Hatta şehire gelip burda kalan arkadaşlarımız da bu ağızı ve şiveyi kullanıyorlar. Ne kadar kullandığımız Türkçeyi ÖzTürkçe olarak kullanmaya çalışsak da bir yabancı konuşmamızdan bizi hemen farkeder. Ya bir "c", ya bir "d", ya bir "b" bizi ele verir...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çifin çiçeği (Ağu-Avu çiçeği)

Trabzonlu Ses Sanatçıları-3 Süreyya Davulcuoğlu

Trabzonlu Ses Sanatçıları-6 Fahrettin Dilaver