Ben Olsaydım: İmar

 Yıllardır süregelen bir imar sorunumuz var. Vatandaş ev yapmak istiyor ama izin olmadığı için yapamıyor. Sonra kaçak/göçek yapıyor. Nasılsa af çıkar diye ümitle bekleniyor, çıkıyor da!

Ben olsaydım çok anlamama rağmen bu işi şöyle çözerdim: Eğer bir yerleşim yerinde imar yoksa ve burada potansiyel varsa daha kaçak yapılaşma başlamadan bir kural koyarım. Plan çizerim. kiminin işine gelecek kiminin işine gelmeyecek. Burada gözetilecek ana konu plana sadık kalmak kimseye ama hiç kimseye taviz vermeden altyapıyı hazırlarım. Yapılır mı yapılmaz mı tartışılır ama çok güzel örneklerini gördüm o yüzden geri kalıyoruz bir sürü gereksiz masraf yapıyoruz. Alt yapıyı getirdikten sonra vatandaşa yapabileceği ölçü ve yükseklikte yetki veririm. Öyle çarpık ve düzensiz yapılaşmaya da izin vermem. Gelişi güzel yapılara da izin vermem. Yapılacak binalar, yollar önceden tasarlayıp uygulamaya geçirirdim. 

Böylece hem vatandaş ne yapacağını bilir, hem de biz ekstra masraflarla uğraşmayız. Altyapıyı sonradan getirmek daha zordur. Daha yüksek maliyetlidir. Üstelik yollar yamuk/yumuk olacak, daracık olacak. Bunların da önüne geçmiş olacağız.

 Örnek olarak Arnavutköy'de gözümle gördüm binayı temelsiz yaptılar, toprağın üstüne bir karış beton döküp üzerine evi diktiler. Sonra da buna imar affından belge aldılar. Binalar yola sıfır yapılıyor. Sonra yollar daralıyor. Bunların hepsi yönetimin eksikliğinden kaynaklanıyor. Eğer düşündüğüm gibi yapılsa herkes ne yapacağını bilir kaçak iş yapılmaz. Bir de bu imar affına da karşıyım. Eğer bir bina kaçaksa yıkılmalı. Aslında ona da karşıyım. Eğer yıkılacaksa neden izin verdin yapılmasına. Kaçak yapılana kadar yetkililer neredeydi? Tam bitince gelirseler yıkmaya bu da doğoru değil. İnsanlar bir sürü masraf etmiş, nasıl olsa af çıkar diye ümitle yapılıyor binalar. 

Af olmayacak. KESİN kural olacak. Fakat bu ev yapmaya mani olmayacak. Binalar istenilen nizamda yapılmasına izin verilecek. Bizde herşey tersine önce üst yapı (kaçak), sonra zoraki altyapı. 

Bu konu yaylalarda da aynı. Bir ara bütün kaçak binalar yıkılacak denildi. birkaç tane yıktılar sonra sir sorun(!) oluştu yıkmaktan vazgeçtiler. 

Ben olsaydım şöyle yapardım: Önce burada yer sahibi olan, daha önce evi olan kişilere tekrar ev yapma yetkisi verirdim. Öyle 4-5-8 kat değil, yayla evi küçük 2 katlı müstakil birkaç model oluşturup onlardan birini beğenip yapmayı önerirdim. Yasak değil fakat belirli şartları karşılayan evler yapılır. Mesela dışı mutlaka boyalı (sıvasız olmayacak) gibi, yeni modern tasarımlarla yaylaya neden kaçak ev yapılsın? Herkes yapsın. Hem devlet kazansın hem de vatandaş korkarak iş yapmasın. İmkanı devlet versin. 

Sonra şu kulelere de çok kırgınım. Kulelerin yapımına izin verenlere. Örnek olarak Yenibosna'daki arı kovanlarını ele alalım. Bir kulenin penceresinden baksan diğer kulenin penceresinin içini görürsün, belki az zorlasan uzanabilirsin. O kadar yakın mesafede bir sürü arı kovanı yapılmış. Bunlar devlet eliyle yapılmış kulekondular. Düzensiz ve aşırı yoğun. Eğer kule yapılacaksa bir kulenin kapladığı alan ve yüksekliğine göre etrasında alan bıraklaması gerekir. 1 tane kule yapılacak yere 3 tane kule dikmişler. Bunların hepsi yanlış. 

Ben olsam bu durumu tekrar tekrar gözden geçirirdim. Zararın neresinden dönersek kardır.

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çifin çiçeği (Ağu-Avu çiçeği)

Trabzonlu Ses Sanatçıları-3 Süreyya Davulcuoğlu

Trabzonlu Ses Sanatçıları-6 Fahrettin Dilaver